Yapılan bütün ölçümlerde CHP’li üyelerin yüzde 85 oranında değişim talep ettiğini söyleyen Özel, “Bu resmi anket sonuçlarını hepimiz görüyoruz. CHP’nin bu değişim talebine karşı durmaması gerekir. Değişim sürecini vefalı götürmeliyiz. Sayın genel başkanımızı incitecek, onu üzecek, rencide edecek ifadelerden kaçındığımız; partimizi gelecekte zora sokacak ifadelerden kaçındığımız bir süreci yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
CHP Grup Başkanı ve Genel Başkan Adayı Özgür Özel’i, CHP Adıyaman İl Başkanlığı ziyaretinde, Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere, İl Başkanı Engin Doğan, ilçe başkanları, Gölbaşı Belediye Başkanı İskender Yıldırım, Pınarbaşı Belediye Başkanı Mahmut Alan ve çok sayıda partili karşıladı. 
“CHP sokağı örgütlemek durumundadır”
CHP’nin yaşanan zamlar ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle milyonları sokağa dökmesi gerektiğini söyleyen Özel, “Çiftçileri sokağa dökmeyen bir sosyal demokrat parti olmaz, büyük eylemlerin öncüsü olmayan bir sosyal demokrat parti olmaz, emeklileri örgütlemeyen bir sosyal demokrat parti olmaz, sokaktan çekinmeden, meydandan çekilmeden, eylemden çekinmeden hareket etmek lazımdır. Bir kanun çıkartıyorlar, Adıyaman’daki tütün üreticisine hapishane yolunu açıyorlar. Bu CHP, Adıyaman Milletvekiliyle, örgütüyle önce basın toplantısı yapıyor iş yok, soru önergesi cevap yok, araştırma önergesi cevap yok, kanun teklifi yok, yok yok. Ne zaman tütün üreticisi sokağa çıkıyor, yolu kapatıyor, ne zaman eylem yapıyor o zaman sonuç alıyor, ertelenme alıyor. Defalarca bu burada yaşandı. CHP sokağı örgütlemek durumundadır. CHP direnci arttırmak durumundadır. CHP yoksulla, çiftçiyle, hayvancıyla, esnafla birlikte sokakta mücadelede olmak durumundadır. Bunu yaptığında CHP umut olmaktadır.  CHP ayıp olmasın, yanlış anlaşılmasın, sağcıların gücüne gitmesin, bizi anarşik sanmasınlar deyip sokaktan çekildiğinde, geriye çekildiğinde, mahcubiyete düştüğünde, ben sağın söylemiyle sağcılardan oy alırım dediğinde mağlup olmaktadır. Bu yüzden ben kendi kimliğimizi vadediyorum. 
“Ben kendi kimliğimizi vadediyorum”
Ben kendi kimliğimizi vadediyorum. Ben mücadele vadediyorum. Ben terleyen, koşturan bir genel başkan ve onunla birlikte koşacak yeni bir örgütlenme yapısı vadediyorum. Ben sokaklardaki mücadeleye güç veren bir genel başkanlık ve bir parti örgütlenmesi vadediyorum. Ben önceki genel başkanımızın çok denediği kanaat önderleri yaklaşımına saygı duyuyorum ama solcularla görüşmeyelim, sağcılarla görüşelim. Beni solculara götürmeyin yaklaşımının kamuoyunda solculuğun terk edilmesi gereken, sosyal demokrasinin utanılması gereken, sosyal demokratların uzak durulması gereken kişiler ve bir anlayış gibi algılatılmasına da isyan ediyorum. Sosyal demokratları birleştiren harç vatan, millet, bayrak ve Atatürk sevgisidir. Bu kadar iyi niyetli bu kadar kaybedeceğini bilerek CHP’li olmanın kazanamamak olduğunu seçimlerde değil, tayinde kaybetmek, mülakatta kaybetmek, iş hayatında kaybetmek olduğunu bile bile bu partiye sahip çıkan yüce gönüllü, partisini ve ülkesini seven insanlara sahip çıkmak, onlardan çekinmemek, onlarla birlikte olmak, onları bütün Türkiye’ye övünerek ve kıvançla göstermek, onların sayılarını artırmak üzere bir siyaset yapmak lazımdır.
“Sokağın sesi bir değişim olmalıdır sesidir”
CHP’liler partilerinden çekinecek, utanacak kişiler değildir. Onlar güçlü, iradeli, cesur kişilerdir. Önümüzdeki kurultayda da delegelerimizin sokaktaki sesi duyacaklarına inanıyorum. Sokağın sesi bir değişim olmalıdır sesidir. Sokağın sesi değişim olmazsa millet sandığa gitmeyecek söylentilerinin CHP’lileri tedirgin ettiği bir sestir. Sokağın sesi, ‘bundan sonra ben oy kullanmam’ diyen 20 yaşındaki gençleri yeniden sandığa getirmek için bir umut bulmamız gerektiğini tekrar eden sestir. Biz bu umut olmak için yoldayız. Biz bunu başarmak için yoldayız. Biz kimseye haksızlık etmek için değil; hakkımız olanı artık almak için yoldayız. Bundan sonraki süreçte hep birlikte bunu başaracağımıza inancımız tamdır.”
Perre Haber Ajansı muhabirinin yönelttiği, ‘kurultayda kaç oy alacaksınız ve Parti Meclisi nasıl olacak? Değişim sizinle mi kalacak yoksa eski yüzler değişecek, yeni yüzler mi gelecek?’ sorularına yanıt veren Özel, “CHP’de yeni yüzler, genç kadrolar, yeni kadrolar olacak. CHP’de iki ekip kurultay yarışı içinde ve iki ekibin arasındaki fark şu, sayın genel başkanın yanındaki önceki dönemden gelen arkadaşlarımız ‘genel başkanımız devam edecek, biz de devam edeceğiz’ diyorlar, biz de diyoruz ki, bir değişim olacak, bizi de destekleyen önceki dönemden arkadaşlarımız var, onlar, ‘değişim bizden başlayacak, kadrolar yenilenecek ve CHP’nin değişimine biz fedakârlık yaparak katkı sağlayacağız’ diyorlar. Bu çok kıymetli bir durum. Kurultayda kaç oy alacağımıza kurultay delegelerimiz karar verecek ama görünen bir geçek var. Kamuoyunda bundan bir ay önce 100 oy alamazlar dediklerinin, bugün 600’ün üzerinde oy alacağını genel merkeze yakın kaynaklar veriyor, onlara yakın gazeteciler veriyor. İmzayı toplayamazlar, 100 oy alamazlar diyenler, bugün 500’ü geçtiler, 600’ü geçtiler ama az bir farkla biz kazanırız diyorlar. Biz farkın kendisiyle meşgul değiliz, biz 4 Kasım günü aldığımız oyun rakamıyla meşgul değiliz, 6 Kasım günü Cumhuriyet Halk Partisi’ni nasıl yöneteceğimizden ve 6 Kasım günü bu parti bir kişi bile kaybetmeden nasıl büyüyebilir onunla meşgulüz. İyi bir oy alacağımızı düşünüyoruz. Kazanacağımıza bir şüphemiz yok, Cumhuriyet Halk Partisi değişecek, CHP değişince Türkiye değişecek.” dedi.
CHP Adıyaman İl Başkanlığı’nda açıklamalarda bulunan Özel’in ifadelerine yansıyan diğer başlıklar şöyle:
“Bu partinin başına geçmek için Avrupa’da lobi yapmanıza, birtakım baronlarla pazarlık etmenize gerek yok”
“CHP bir kurultay sürecinde ve bu süreci bütün Türkiye dikkatle takip ediyor. Bu CHP açısından övünülecek bir durum. Çünkü bu partide genel başkana karşı rakip çıkılabiliyor. Bu partide ‘genel başkandan daha iyi yönetirim, ben daha iyisini yaparım’ denilebilmesi bir suç değil. Bu partide bu iddiayı ortaya koyabilenlerin gidip kendilerinin başvurdukları yer, birisinden icazet alma yeri değil. Bu partinin başına geçmek için Amerika’ya koşturmuyorsunuz. Bu partinin başına geçmek için Avrupa’da lobi yapmanıza, çıkar çevreleriyle konuşmanıza ya da birtakım baronlarla pazarlık etmenize gerek yok. Bu partide iddianızı koyacaksanız varacağız yer Adıyaman İl Başkanlığı, Adıyaman’ın delegesi.
Adıyaman’ın delegesi eğer ‘Değişim olsun, Özgür Özel kardeşimiz geçmişte yaptığı görevlerle bundan sonra nasıl yapacağını belirttiği tutum belgesiyle benim kanaatime göre partimi iyi yönetir’ derse ben yönetirim. Yok, üyemiz, delegemiz başka bir karar verirse bu da başımızın üzerindedir. Cumhuriyet Halk Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi gibi bir avukat bürosunda, bir rezidansın üst katlarında kurulmuş bir parti olmadığından, Cumhuriyet Halk Partisi savaş meydanlarında kurulmuş bir parti olduğundan, CHP kimseye değil, milletin kendisine borçludur. Bütün süreçleri en doğru şekilde yürütmek durumundadır.
“Son 5 seçimdir yüzde 52’ye 48’lik iktidar-muhalefet dengesini değiştiremedik”
Ben CHP’de 8 yıl boyunca grup başkanvekilliği görevi yapmış, 11-12 yıl boyunca milletvekilliği görevini yapmış bir kardeşiniz olarak 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinde partinin başarısı için, ondan önceki 2019 seçimlerindeki Adıyaman’a da gelmiştik. Annemin ilk görev yeri Besni’de de belediye başkan adayımız için çalışmıştık. Adıyaman merkezde, Gölbaşı’nda İskender başkan için Adıyaman merkezde adayımız için çalışmıştık. Hep birlikte gayret sarfetmiştik. Ben 41 ilde 247 aday tanıtmıştım. O günden sonra da 81 ilde 247 ilçemizden, beldelerimizden nereden çağırılsak koştuk gittik, gayret gösterdik. Bundan sonra da CHP’de hangi görevde olursak olalım partimizin ve adaylarımızın başarısı için gayret göstereceğiz.
Biz CHP’nin bu seçimde aldığı yüzde 52’ye 48’lik sonuçtan memnun değiliz. Çünkü bu sonuç 2019 yerel seçimlerindeki il genel meclisi sonucudur. Çünkü bu sonuç 2018’de Muharrem İnce’yi aday gösterdiğimizde aldığımız 52’ye 48’lik iktidar-muhalafet sonucudur. Bu sonuç referandumun sonucudur, bu sonuç Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aday olduğu seçimdeki iktidar, muhalefet dengesidir. Yani son 5 seçimdir yüzde 52’ye 48’lik iktidar-muhalefet dengesini değiştiremedik. Yine bu seçimde yüzde 25’lik CHP oyunu yüzde 30 yapmayı üzerine taşımayı düşünüyorduk, kazandıracak bir ittifak kurmayı düşünüyorduk ama ittifaka rağmen yüzde 25’lik bir sonuç aldık. Aldığımız sonucu sahiplenen çok. CHP’nin aldığı yüzde 25’lik sonucu ittifak ortaklarının kimisi ‘yüzde 7’si benim’ diyor, kimisi, ‘yüzde 5’i benim’ diyor.
“CHP’nin sıraları ittifak ortaklarımız tarafından alınmış durumda”
Karşı karşıya olduğumuz durum fevkalade sıkıntılı bir durum. Çünkü CHP kendisi yüzde 28-29-30 oy alacağı anketlerde görülüyorken; bu ittifakla bir yüzde 25 oy aldı ancak uzun süre itiraz ettiğimiz, benim defalarca söylediğim bir iç hukuk belgesi yazalım, paylaşımı yapacağımız anketin Türkiye’deki büyük anket firmalarının çıkaracağı sonuca göre yapalım, güreşçiler bile mücadeleden önce bir kantara çıkıyorlar. Kim kaç kiloysa kilosuna göre alsın, pazarlığa, müzakereye göre alınırsa bizden giderse biz bunu anlatamayız, onlarda giderse onlar anlatamazlar ama en sonunda kavga ederiz dememize rağmen işin o tarafı kolay anlayışıyla ilerlendi ama bugün CHP sıralarından yüzde 30 oy alsaydık 65 milletvekili verilmişti. Bu aldığımız oyla 39 CHP’linin yeri bugün diğer ittifak partilerinde.
Kendi seçim bölgemde oy oranına göre CHP dört çıkarıyorken; ittifakın 5’te kurulması ve orada birleşip fazladan çıkaracağımızın verilmesi gerekirken; CHP’nin payına düşen dördüncünün verildiği örnek tam 39 kere tekrarlanmış durumda Türkiye’de. CHP’nin sıraları ittifak ortaklarımız tarafından alınmış durumda. Bu da örgütümüzde ciddi bir rahatsızlık ve travma yaratmış durumda. Elbette seçim başarısızlıkları olur, daha önce de oldu. Ancak bir başarısızlığı kabul etmek ve bir daha tekrarlanmaması için ders almak, doğruları tekrarlamak, yanlışları düzeltmek mecburiyetindeyiz. Hiç bir şey olmamış gibi devam edilmesini savunan arkadaşlarımız ve bu sürecin yerel seçim sonrasında da devam edecek olmasına yönelik mesele toplumda ciddi tepki yaratıyor.
“Yapılan bütün ölçümler CHP’li üyelerin yüzde 85 oranında değişim talep ettiğini söylüyor”
CHP’nin kendi değişimini kendi gençleşmesini kendi dönüşümünü bir an önce gerçekleştirmezse toplumda yaratılan umutsuzluğun, toplumdaki kırgınlığın bunun hem yerel seçimlere hem de partinin tümüne zarar vereceğini görüyorum. Bu konuda yapılan bütün ölçümler CHP’li üyelerin yüzde 85 oranında değişim talep ettiğini söylüyor. Bu resmi anket sonuçlarını hepimiz görüyoruz. CHP’nin bu değişim talebine karşı durmaması gerekir. Değişim sürecini vefalı götürmeliyiz. Sayın genel başkanımızı incitecek, onu üzecek, rencide edecek ifadelerden kaçındığımız; partimizi gelecekte zora sokacak ifadelerden kaçındığımız bir süreci yaşıyoruz.
CHP birtakım kongrelerde söylenen sorumsuz laflardan çok çekmiştir. Daha önceki parti içi yarışlardan söylenen bir cümle yıllarca başımıza dert kalmıştır. Yarın 6 Kasım günü partinin sırtına yük olacak hiçbir tutum içinde olmam. Çünkü ben partinin evladıyım. Bu partiyi biz gençleştirmek, birleştirmek ve iktidar yapmak için yola çıktık. 6 Kasım günü bu partideki herkes bize lazım. O yüzden muhalefet edeceğiz, eleştireceğiz ama hiçbir şekilde partinin sırtına yük olacak ifadelere yer vermeyeceğiz. Tayyip Erdoğan’ın eleştirilecek bu kadar şeyi varken AKP’nin eleştirilecek bu kadar şeyi varken, muhalefete muhalefet eden anlayışı da reddediyoruz. Muhalefet birbiriyle uğraşmamalıdır.
“Muhalefete muhalefet eden anlayışı da reddediyoruz”
Muhalefet kendi içindeki değişimini, dönüşümünü tamamlar, tartışmalarını bitirir kongreden sonra iktidara muhalefet eder. Biz 4 Kasım günü yaşanacak büyük, coşkulu, heyecanlı, yapıcı ve güçlendirici kurultaydan birleşerek çıkacağız. Sayın genel başkanımız, önceki genel başkanımız sıfatıyla görmesi gereken saygıyı görecek. CHP bizim, ‘değişimin yüzyılı, yüzyılın değişimi’ diyerek nasıl bir değişim öngördüğümüzü paylaştığımız 60 sayfalık tutum belgemizde yazdığı gibi partinin bugünkü sorunlarını nasıl çözeceğimizi, nasıl iktidar olacağımızı, önümüzdeki süreçte Türkiye’de temel meselelere nasıl yaklaşacağımızı yazılı olarak ifade ettik.
O güne kadar ‘değişimden ne anlamalıyız, altını nasıl dolduracaklar’ diyenlerin bu soruları bıraktığını görüyoruz. ‘CHP’de değişim hangi kadrolarla yapılacak, eskilerle mi değişecek’ sorusunun iki tane yanıtı var. CHP’de önceki dönemlerde görev ve sorumluluk üstlenmiş arkadaşlarımızdan genel başkanımızın yanında olanlar var, bizim bu tarafta olanlar var. Arada bir fark var. Genel başkanın yanında olan büyüklerimiz ‘genel başkan devam biz devam’ diyorlar. Bizim bu tarafta ‘ben devam’ diyen kimse yok. ‘Gençlerle devam, yeni kadrolarla devam. Değişime, dönüşüme devam, partinin rotası iktidar olmalı, değişim bizden başlamalı’ diyorlar.
“Önümüzdeki süreçte CHP’nin dinamik, genç, etkin, yetkin kadrolarını göreceksiniz”
Önümüzdeki süreçte CHP’nin dinamik, genç, etkin, yetkin kadrolarını göreceksiniz. Ancak orada bir; yeni isimler göreceksiniz, iki; örgütün ta kendisini göreceksiniz. Adıyaman’dan parti meclisine bakılınca oradan sağdan, soldan koşup gelenler, numune olarak seçilenler değil, kendi evlatlarınızı göreceksiniz. Biz örgütün odak olduğu, ilçe başkanının ilçesinde, il başkanının ilde ve parti meclisinin, MYK’nın tüm Türkiye’de bilinir, görünür, etkin ve yetkin olduğu bir süreci işletmek ve CHP’deki siyasi figür sayısını artırmak durumundayız. Tutum belgemiz dünyadaki sol rüzgarları gören, sol nasıl başarıyor ve ne zaman kaybediyoru gören, Türkiye’deki geçmiş süreçleri gören ve bundan sonra Türkiye’deki 1970’lerdeki CHP’nin yarattığı büyük değişim, gençleşme sürecinin bir benzerini 2023 yılında cumhuriyetin yüzüncü yılında gerçekleştirmeyi hedef almış bir kadro hareketidir.
1957 yılında Ecevit, İsmet Paşa’nın milletvekilidir ve 15 yıl boyunca İsmet İnönü’nün milletvekili, İsmet İnönü’nün bakanı, İsmet İnönü’nün genel sekreteridir, 1972 yılında da Cumhuriyet Halk Partisi’nin genel başkan adayıdır. İsmet paşayla yolları ayırdığı kurultaydan sonra CHP bir kadro hareketi olarak yeniliği ve yeni kadroların iktidar umudunu temsil etmiş, 1970’lerde yapılmış dört seçimin hepsinden birinci çıkmıştır. Önemli olan dünyadaki rüzgarı ve Türkiye’ye bunun uyarlanmasını doğru yakalamaktır. Bugün ‘CHP’ye oy verdiğimde ne olur’ sorusunun cevabı ‘ittifak ortaklarıyla 50 artı 1 olur seçimi kazanır’ olsaydı zaten bunu başaracaktık. CHP kendi büyümelidir. 25’i 30-35 yaptığınızda artık seçim geçesi eliniz kalbinizde saat 9 olsun sonuçlar açıklansın diye beklemek değil; kazandığınız seçimin ilan edilmesini beklemek durumundasınız.
“Altı oku tarihsel haklılığıyla benimsiyoruz. Olgusal tutarlılığıyla sahipleniyoruz”
AKP ve MHP dışında bütün herkesi birleştirip 50 artı 1 olmaya uğraşmak yerine; güçlü bir sosyal demokrat parti olarak birkaç ittifak ortağıyla başarmak mümkünken bugün herkesi bir arada tutmak ve çok güçlü, birbiriyle uyumsuz olabilecek tüm seçmen gruplarından tüm partileri bir araya getirerek yürümeye çalışmanın yükü CHP’nin kendini yeniden tanımlamasıyla aşılabilecek bir durumdur. Tayyip Erdoğan aklına geldiği yerden bu ülkeyi bölüyor. Kendine büyük parçayı alıyor sizi kimlik siyasetinde mahkum ettiği yerde ittifaklar kurmaya zorluyor. Oysa sol, sosyal demokrat partinin yapacağı iş dikine kesen bu siyaseti ve bu siyasetçiyi geride bırakmaktır. Tayyip Erdoğan ile onun tarif ettiği oyun kurallarıyla mücadele etmek yerine onun hiç bilmediği bizim de dünyadaki siyasi akrabalarımızın en iyi bildiği işi yapacağız. Bunu yaparken AKP’linin de MHP’linin de HDP’linin de İYİ Partilinin de dışarıda kalanın da oy kullanmayanın da yoksuluna, emekçisine, güvencesizine birlikte dokunabilecek sol, sosyal demokrat siyaseti, özgürlükçü siyaseti, özgüvenli siyaseti yapmak boynumuzun borcu.
“Dünyadaki ‘sol’ ile ‘sosyal demokrasi’ ile CHP’nin altı okunu asla ve asla birbirine feda ya da tercih etmek zorunda değiliz”
Dünyadaki ‘sol’ ile ‘sosyal demokrasi’ ile CHP’nin altı okunu asla ve asla birbirine feda ya da tercih etmek zorunda değiliz. Altı oku tarihsel haklılığıyla benimsiyoruz. Olgusal tutarlılığıyla sahipleniyoruz. Bugünün sorunlarına aşındırmadan geliştirecek şekilde altı okumuzu yeniden siyasetin ana öznesi yapmak durumundayız. Laiklik kavramından utanmayan, çekinmeyen, geri durmayan, devletçiliği terk edilmesi değil; devletin günü geldiğinde günü geldiği yere destek vermesi noktasında bir yaklaşım olarak gören, halkçılığı ümmetten millete geçmiş olan cumhuriyetin esas gücü olarak gören ve tek adam rejimi yerine saltanat yerine getirilmiş cumhuriyetçiliğe sahip çıkan, her gün değişmenin her an değişmenin gereğiyle devrimciliği benimseyen bir yaklaşım içinde olmanın; bugün CHP’nin en temel meselelerinden bir tanesi olduğunu görmek lazım.
“Endüstri 4.0’a karşı emek 4.0’la talep edecek partinin adı CHP’dir”
İnsanlar soruyorlar, ‘CHP diğer partilerden farklı olarak benim hayatımda neyi değiştirecek?’ Örneğin bugün bütün dünya gelişen teknolojiyi, endüstri 4.0’ı, elektriksiz, ışıksız fabrikaları tartışıp yapay zekanın iş gücünü nasıl düşüreceğini konuşuyor. Bu verimlilik artışından kar doğacak, bu kar patronların olacak garibanlar daha gariban, işsizler daha işsiz olacak. Öyle yağma yok. Ortada sol parti yoksa böyle olur. Eğer olsaydı 1970’lerde de işçi sınıfı ne sendikalaşabilirdi ne emeklilik hakkını alabilirdi ne kıdem tazminatını alabilirdi. Bugün artan verimlilikten ve kardan emeğin payını endüstri 4.0’a karşı emek 4.0’la talep edecek partinin adı CHP’dir. Dünyadaki bütün sol partiler gibi. Haftada 5 gün değil 4 gün çalışmanın, günde 8 saat değil, 5,5 saat çalışmanın, asgari ücretin artırılmasının ve çalışma günleri daraltılarak başka insanlara iş gücü yaratılması mücadelesinin Türkiye’de temsilcisi olmak durumundayız.
80 öncesi 4 işçiden 3’ünün grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakları varken; bugün yüzde 15’e düşmesinin bunun da yüzde 10’unun kamu işçileri, yüzde 4,5’inin emekte örgütlenmiş sendika olduğunu görmek durumundayız. Bugünkü baskıyı, bugünkü sömürüyü görmek, Türkiye’deki artı değerden emeğin hakkını mutlaka talep etmek durumundayız. Beyaz yakalıları, gri yakalılar, mavi yakalıları; işçisini, ara elemanını ve mühendisin bugün emeğinin sömürüldüğünü görmeliyiz. Bugün avukatlar 12 bin liraya çalıştırılıyor. Çünkü her yerde her mesleğin fazlası var. Bu konuda CHP’nin söyleyecek sözü, ortaya koyacağı projesi vardır. Bugün tarihin en büyük hayat pahalılığı zamları yapılırken sokaklara milyonlar niye dökülmemektedir? Her akşam mazota 2 lira zam gelirken, çiftçileri sokağa dökmeyen bir sosyal demokrat parti olmaz. Gübre bu fiyat olduğunda buna büyük çiftçi eylemleri yapmayan bir sosyal demokrat parti olmaz.
“Sokaktan çekinmeden, meydandan çekilmeden, eylemden çekinmeden hareket etmek lazımdır”
Emekli maaşı ayın 15’inde bitiyorsa bu emeklileri örgütlemeyen bir sosyal demokrat parti olmaz. Sokaktan çekinmeden, meydandan çekilmeden, eylemden çekinmeden hareket etmek lazımdır. Bir kanun çıkarıyorlar Adıyaman’daki tütün üreticisine hapishane yolu açıyorlar. Ne zaman tütün üreticisi sokağa çıkıyor, yolu kapatıyor, ne zaman eylem yapıyor o zaman sonuç alıyor, ertelenme alıyor. Defalarca bu burada yaşandı. CHP sokağı örgütlemek durumundadır. CHP direnci artırmak durumundadır. CHP yoksulla, işsizle, ciro yapamayan vergi yükü altında ezilen esnafla, çiftçiyle, hayvancıyla birlikte sokakta mücadelede olmak durumundadır. Bunu yaptığında CHP umut olmaktadır. CHP, ‘ayıp olmasın, yanlış anlaşılmasın, sağcıların gücüne gitmesin, bizi anarşik sanmasınlar’ deyip sokaktan geriye çekildiğinde, mahcubiyete düştüğünde, ‘sağın söylemiyle sağcılardan oy alırım’ dediğinde mağlup olmaktadır.
 

Kaynak : PHA